SUNUCU- Evet sevgili seyirciler, merhabalar, TRT Haber ekranlarına hoş geldiniz, çok özel bir röportajla karşınızdayız.
Türkiye’nin dış gündemi çok yoğun, çok sıcak başlıklar var, Libya’da yaşananlar, Avrupa Birliği’yle ilişkiler, 15 Temmuz’un yıldönümüne adım adım yaklaşıyoruz, Ayasofya kararı gibi, hepsini konuşacağız. Çok değerli bir konuğumuz var, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu bizlerle birlikte. Efendim, hoş geldiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ediyorum. Siz de hoş geldiniz.
SUNUCU- Sağ olun.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Esas biz misafiriniziz, teşekkür ediyoruz kabul ettiğiniz için öncelikle bizi. Ama o kadar yoğun ki diplomasinin gündemini, en sıcak başlıkla başlamak isteriz efendim. Kardeş ülkemiz Azerbaycan bir saldırıya uğradı, Ermeni birlikleri Tovuz bölgesinde bir saldırı gerçekleştirdi, Azerbaycan ordusu müdahale etti, şehit ve yaralılar da var ama, Türkiye’nin tavrı nedir bu konuda? Biz bölgeyi de yakından takip ediyoruz efendim. Sizin düşünceleriniz ne yöndedir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ermenistan, Azerbaycan’ın sizin de söylediğiniz gibi Tovuz bölgesine haince ve kalleşçe bir saldırıda bulundu ve 4 tane kardeşimiz şehit oldu. Elbette Azerbaycan ordusu gereğini yaptı ve bu saldırıları püskürttü.
Buradan şunu görüyoruz, Ermenistan özellikle işgal ettiği topraklardan dikkati başka yerlere çekmek istiyor yeni çatışma alanları oluşturarak, hem Karabağ, hem de yine işgal ettiği 7 bölge, rayondan bahsediyorum. Ve siyasi çözüme bugüne kadar Ermenistan yanaşmadı. Uluslararası toplumun samimi ya da samimi olmayan gayretleri oldu, biz de çok katkı sağladık özellikle Minsk Grubuna, fakat bugüne kadar Ermenistan hiçbir çözüme yanaşmadı. Geçmişte biz de bu işin içine girdik AK Parti iktidara geldikten sonra. Ermenistan yine bu çözüme yanaşmadığı gibi, anayasa mahkemesini bile devreye soktu.
Şimdi Ermenistan’ın yaptığı kabul edilemez, aklını başına toplasın. Ve Azerbaycan yalnız değildir, biz Türkiye Cumhuriyeti olarak ve Türk milleti olarak tüm imkanlarımızla Azerbaycan’ın yanındayız ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda da bundan sonra elimizden gelen tüm desteği vereceğiz.
Geçenlerde bir yine açıklamamda, Azerbaycan işgal edilmiş topraklar ve Karabağ konusunda hangi çözümü tercih ediyorsa biz Azerbaycan’ın yanında olacağız dedik, yani bu hassas bir cümledir, bilerek söyledim. Yani bugüne kadar siyasi çözümü de denedik, her türlü çözüme katkı sağladık, ama Ermenistan maalesef bırakın siyasi çözümü, Tovuz’a yaptığı saldırıyla da kargaşayı isteyen, yine çatışmayı isteyen taraf olmuştur. Biz de Azerbaycan’ı bu anlamda yalnız bırakamayız ve bundan sonra da tüm imkanlarımızla kardeş Azerbaycan’ın yanında olacağız, toprak bütünlüğünün korunması konusunda her türlü desteği vereceğiz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- İkili görüşmeleriniz olmuştu efendim, bu süreçte sıklıkla ziyaret ediyorsunuz. Var mı Azerbaycan’la bir görüşme ihtimali yeniden?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi, Azerbaycan’la görüşmek için herhangi bir randevulaşmaya gerek yok. Bugün Sayın Aliyev ilgili kurumları, Güvenlik Kurulu dahil toplantısını yapıyorlar. Bu değerlendirmelerden sonra Azerbaycan’la yine bugün de Dışişleri Bakanını arayacağım, Elmar kardeşimle bir değerlendirmede bulunacağız. Zaten tüm Bakanlarımız, tüm arkadaşlarımız, ilgili kurumlarımız, bu Kovid döneminde yine Sağlık Bakanlığımız, uzmanlarımız başta olmak üzere her düzeyde Azerbaycan’la yakın temasımız var, çünkü iki devletiz, ama bir milletiz, bunun gereğini yapıyoruz, yapacağız.
SUNUCU- Bir de tabii çok sıcak bir başlık var, Cuma günü Danıştay kararını açıkladı, Ayasofya yıllar sonra tekrar ibadete açıldı, Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti de yerin gelmiş oldu. Tabii bu kararın ardından olumlu tepkiler olduğu gibi olumsuz tepkiler de oldu, örneğin Yunanistan da bu olumsuz tepki gösteren ülkelerin başında geliyor. Papa’nın da karardan acı duyuyorum şeklinde bir açıklaması oldu. Türkiye bu tepkileri nasıl değerlendiriyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hukuken baktığımız zaman yerinde bir karar. Neden? Bu Büyük Ayasofya Camiisi 1453’te İstanbul fethedildikten sonra Türk milletine aittir ve tapusu da Ebu’l Feth Sultan Mehmet Vakfı adına kayıtlıdır ve 1462 tarihli vakfiyede Ayasofya cami olarak kaydedilmiştir.
Bugün Bizim vakıflar Kanununa baktığımız zaman, yine hangi amaçla vakfedildiyse o amaç doğrultusunda kullanılır. Bazen eğitim amaçlı yine bir bina ya da bir arazi vakfediliyor. Örneğin Alanya’da benim de lisesinden mezun olduğum Hamdullah Emin Paşa Osmanlı döneminde ilk Mecliste Antalya’yı yine temsil etmiş bir büyüğümüz ve tüm malını, mülkünü eğitim için vakfetmiş, sadece eğitim için kullanılabilir, biz de destekliyoruz bunu veya başka bir amaçla da vakfedilebilir. Dolayısıyla Ayasofya Cami yine bu anlamda 1462’de cami olarak vakfedilmiştir ve cami olarak kullanılmalıdır.
Şimdi bu konuda siyasi görüş açılmalıydı, açılmasa daha iyiydi diye görüş belirten olabilir, herkesin görüşüne biz saygı duyarız, katılmasak da saygı duyarız. Ama Türkiye’nin egemenlik hakkına müdahale edici şekilde yapılan yorumları da şiddetle reddediyoruz, daha önceki açıklamalarımızda da bunu vurguladık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da yine Sayıştay kararından sonra biliyorsunuz 10 Temmuz’da yayınladığı kararnameden sonra ulusa seslendi, burada da açık, net bir şekilde bunları vurguladı.
Bu bizim egemenlik hakkımızdır ve buradaki tartışmaların da yersiz olduğunu görüyoruz. Efendim, işte UNESCO’nun dünya miras listesinde, evet, doğru. Peki, geçmişte öyle değil miydi? Öyleydi. Buranın dokusu bozulmasın. Bu tür telkinlerde bulanan iyi niyetli dostlarımız da var. Tercihinize saygı duyuyoruz, ama ne olur bunun dokusunu, yani bu UNESCO’nun dünya miras listesinde, dolayısıyla bozulmasın. Peki, burası 481 sene cami olarak hizmete açık mıydı? Açıktı. Hiç bozuldu mu? Bozulmadı, bugün aynen korunuyor. Bu konuda zaten biz herkesten hassasız, çünkü ecdadımızın bize olan mirasını biz de korumak durumundayız, ama fonksiyonu öyle olur, böyle olur fark etmez.
Şimdi UNESCO’nun bazı açıklamalarını gördük, hayretle karşıladık. Yani UNESCO da aynı telkinlerde bulunabilir, dünya miras listesinde, buna uygun bir şekilde faaliyette bulunulmalıdır diyebilir. Bu konuda zaten bir endişemiz yok. Daimi temsilcimiz Altay Cengizer, aynı zamanda UNESCO’nun Genel Konferans Başkanlığını üstleniyor, ilk defa bir Türk buraya seçildi bizim de desteklerimizle, dolayısıyla orada bildirimlerde bulunuyor. Dün işte Kültür Bakanımız, Diyanet İşleri Başkanımız, ilgili uzman arkadaşlarımız gittiler ziyarette bulundular ve bundan sonra atacağımız adımlar konusunda da zaten UNESCO’yu zaten bilgilendireceğiz, biz gizli saklı bir şey yapmıyoruz.
Diğer taraftan, biraz önce söyledim, farklı amaçlarla da kullanılan binalar dünya miras listesinde. Bu bir kale olabilir, bir özel mülkün de olabilir, bir üniversite olabilir, bir şato olabilir, kilise olabilir, bir şahsın kullandığı ev de olabilir. Ne için kullanıldığı, nasıl kullanıldığı önemli değil, bu listeye girmesi için kriterler var, kriterlere uyarsa bu listeye dahil ediliyor. Bugün bakınız 8. yüzyılda cami olarak inşa edilmiş İspanya Cordoba Camii 13. yüzyılda kiliseye çevrilmiş. Bugün kilise olarak kullanılıyor mu? Evet. Peki, dünya kültür mirası listesinde mi? Evet, listesinde, ama kilise olarak kullanılıyor. Kilise olarak kullanılsa da, cami olarak kullanılsa da, önemli olan bunu koruyabilmektir.
Bugün eski Portekiz Devlet Başkanı Bruno Maçaes’in tvitini okudum, siyaseten bana göre yanlış bir karar, yanlış olabilir diyor. Fakat diyor eğer UNESCO’nun iddiası ciddiyse diyor, gerçekse diyor, inanacaksak, o zaman Notre Dame kilise diyor, orası da müzeye çevrilmeli diyor. İngiltere’de St Paul Kilisesi aynı şekilde bugün dünya miras listesinde, UNESCO’nun listesinde, orası da aynı şekilde, kendisi söylüyor, ben söylemiyorum, Vatikan da aynı şekilde o zaman diyor müzeye çevrilmelidir diyor. Bunu söyleyenler Hıristiyan.
Sonuçta burada, bir, Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahale etmeye kalkmasınlar. İki, bu konularda, yani dünya kültür miras listesinde bulunan bir eserin korunması konusunda tavsiyelerde bulunanlara biz eyvallah deriz, zaten bu konuda bizim de bir endişemiz yok, böyle bir niyetimiz de yok, bunu da herkes görecek. Dolayısıyla burada Danıştay hukuki bir karar vermiştir, biraz önce gerekçesini de söyledim, burada Vakıflar Kanunumuz da son derece nettir.
Burada iç siyasette de şuna girmesinler, Yani Atatürk’ün attığı imzayı değiştirmek işte oldu mu? Doğrudan Atatürk’e götürmesinler. Yani bizim kanunlarımız var, Atatürk de bir fani, hepimiz bir faniyiz, hepimiz de hata yapabiliriz, eksiklik içinde bulunabiliriz. Önemli olan, Atatürk koyduğu hedeflere Türkiye’yi kim götürüyor, kim götürmüyor, bu konuda tartışmalara evet varız. Ama burada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dünya lideri, ama o da bir fani. Kendisi bazen şu konuda eksiğim var eleştiri yapıyor, şu konuda hata yaptım da diyebiliyor, hepimiz hata yapabiliriz. Burada kanunlara aykırı bir uygulama olduysa ve Danıştay da bunu iptal ettiyse, bunu başka boyutlara çekmeye hiç gerek yok, iç tartışmaya da çekmeye gerek yok. Zaten halkımızın da çok büyük bir ekseriyeti Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılmış olmasından büyük bir mutluluk duyuyor.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Hukuki süreci belki bundan dolayı beklediniz bilmiyorum, yani bir hukuki süreç işledi, yoksa bir kararnameyle daha öncesinde de böyle bir karar alınabilirdi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette. Eğer hukuk devletiysek hukuki sürecin de işletilmesi gerekiyor. Siyasiler istediği zaman istediği kararı alabilir, ama hukuka uygun bir şekilde karar alındığı zaman, yani hukuki kararla desteklendiği zaman, o zaman her şey yerli yerine daha iyi oturmuş olur.
SUNUCU- Aksi örneklerde de -çok affedersin Cengizhan- camilerin kiliselere dönüştürüldüğünü de gördük Avrupa’da ecdada ait camilerin, bu tarz tepkileri çok duymadık zannediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi çok sayıda bugün, listesini verebiliriz, cami kiliseye çevrilmiştir, olmuştur. Fakat, ben Amerika’da şahit oldum öğrenciyken, oradaki Türk toplumu da bir kiliseyi satın aldı, camiye de çevirdi, olabiliyor. Bazen ibadet yeri olarak ayrılmış yer ya da kilise olarak ayrılmış, ama yapılamamış yerleri Avrupa’da yine Türk ve Müslüman toplumunun alıp camiye çevirdiğini de görüyoruz. Ama geçmişte ecdadımızın ihya ettiği, cami olarak inşa ettiği eserlerin de daha sonra özellikle Yunanistan’da nasıl kullanıldığını görüyoruz.
Bugün, gerçekten samimi olarak söylüyorum, bu konularda en son yorum yapacak ülke Yunanistan’dır, çünkü dini özgürlükler bakımından dünyadaki en böyle katı olan ülkelerden olumsuz açısından katı olan ülkelerden bir tanesi Yunanistan’dır. Bugün Batı Trakya Türklerinin yaşadığı zulmü biz görüyoruz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Başkentinde cami olmayan…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Başkentinde cami olmayan tek ülke Yunanistan, Atina’dan bahsediyoruz. Selanik’te sürekli açık bir cami yok, ikinci şehir. Ve Batı Trakya’daki camilere karşı da, müftülere karşı. Düşünebiliyor musunuz, seçilmiş müftü cenaze namazı kıldırdığı için hapis cezası alıyor veya Cuma namazı kıldırdığı için. Dünyanın neresinde var? Düşünebiliyor musunuz, şimdi Bartholomeos bir cenaze törenine katıldı ya da kilisesinde ibadeti yönetti ve Türkiye buna ceza verdi, dünya nasıl ayağa kalkar, ama Yunanistan bunu yapıyor. Şimdi koronayı bahane ederek Yunanistan ezanları susturdu, ezanları. Yok efendim diyor kiliselerde de kısıt var. İbadet başka bir şey, ama kiliselerde çanı kıstın mı? Hayır. Neden ezanı kısıyorsun ya da susturuyorsun? Yani Yunanistan’ın bu konuda söz söylemeye hakkı yok, bunu samimi olarak söylüyorum. Yunanistan’la şimdi günlük meselelerde bazı gerginliklerimiz olduğu için ve son zamanlarda bunlar derinleştiği için söylemiyorum, gerçekten Avrupa Konseyi’nde de 11 sene görev yapmış birisi olarak söylüyorum.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Dışişleri Bakanlığının özellikle politikalarını etkileyecek dedi ama, siz en yetkili isim olarak çok rahat gördük, bu Ayasofya mevzusundaki düşüncelerinizi de aldık.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Doğru olan bir şeyi, inandığımız bir şeyi biz sonuna kadar her platformda anlatırız, haklı olduğumuz konuda da bizim hakkımızı, milletimizin hakkını anlatmak bizim görevimiz. Ama burada hukuki açıdan da, yine egemenlik bakımından da, özgürlükler bakımından da doğru adımlar atıldığı zaman bunları tabii ki daha da güçlü savunuruz, ki bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Libya faslını açalım efendim. Şimdi biz çok sayıda harekat izledik, işte Türk Silahlı Kuvvetleri terörle mücadele harekat yaptı ama sizin Başkanlık yaptığınız bir heyet bir çıkarma yaptı Libya’ya, sonrasında Libya’da Serrac Hükümetiyle görüştünüz ve sonrasında dünyadan birçok ülke Libya’ya temsilci gönderdi ve orada görüşmelere katıldı. Şimdi en son Londra’daydınız, nedir efendim Libya’daki durum? Bir ateşkes muamması var ki, Rusya da, Türkiye ateşkesi destekliyordu, darbeci Hafter kaçtı, yine Berlin’de öyle ama, ateşkes konusunda Türkiye’nin ve Serrac Hükümetinin çekinceleri neler efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi ateşkes süreci esasen 8 Ocak’ta İstanbul’da başladı Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Putin. 12 Ocak’ta, biliyorsunuz 12 Ocak gecesi itibarıyla ateşkes ilan edilecekti, Moskova’da gün boyu çalışmalarımız oldu. Daha sonra ise hemen arkasından bir hafta sonra yaklaşık Berlin’e gittik, Berlin Konferansı. Ve Berlin Konferansının da esas amacı, ateşkesi tesis edip ve siyasi sürece odaklanmaktı. Ve bizim çabalarımız da, ikili düzeyde, çok taraflı düzeyde çabalarımız da hep bu yöndeydi, destekleyici yöndeydi. Fakat Hafter o zaman İstanbul’da aldığımız kararı o gece böyle kerhen açıklar gibi oldu destekliyoruz gibi, ama zorla iki gün sonra, oysa Serrac aynı gece biz bu kararı destekliyoruz dedi. Moskova’da Serrac imzayı attı, Hafter yanaşmadı, Abu Dabi ve Mısır imzalatmadı, onu da biliyoruz, onlar da oradaydı, istihbarat başkanları o gün oradaydı. Ruslara da söyledik, çok büyük hata yaptınız, bunlar imzalatmayacak göreceksiniz dedik, akşam anladı Ruslar bunun hata olduğunu. Daha sonra Berlin’de Hafter’i kimse otelden Başbakanlık binasına bile getiremedi, P5 ülkelerinin hepsi oradaydı, aynı şekilde biz oradaydık ve Hafter’e destek veren, ama Hafter’i ikna edeceğiz diyen ülkeler de oradaydı, ama kimse oraya getiremedi Rusya da dahil buna, Abu Dabi, Mısır ve diğerleri de dahil, yani tam destek veren ülkelerden bahsediyorum.
Daha sonraki süreçte Hafter saldırganlığını artırdı ve ülke yönetimine el koyduğunu ilan etti, ama evdeki hesap çarşıya uymadı, sahada kaybetmeye başladı. Ki bizim Ulusal Mutabakat Hükümetiyle angajmanımız uluslararası hukuka uygun, BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun bir şekilde aynı şekilde yine ikili anlaşmalar çerçevesinde sağladığımız destek sayesinde dengeler değişti ve Serrac Hükümeti kaybettiği alanları ele geçirmeye başladı ve Hafter güçleri kaçtı. İşte tam bu aşamada ise önce Kahire’den bir ses geldi, daha sonra başka platformlardan ses gelmeye başladı, ateşkes ateşkes ateşkes. Ruslarla da aynı şekilde Cumhurbaşkanımızın Putin’le görüşmesinde yine yeni bir çaba içinde olalım kararı çıktı ve Ruslarla da bu çabayı şimdi sürdürüyoruz. Şimdi şu anda bir ateşkes ilan edilse ve şu andaki çatışma sınırları korunsa, bu Ulusal Mutabakat Hükümetinin işine gelir mi? Gelmez. Gittik onlarla da, işte Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Beyle birlikte, diğer arkadaşlarımız da vardı heyetimizde, İstihbarat Başkanımız Hakan Bey, diğer uzman arkadaşlarımız, bir heyetle gittik görüştük, şimdi endişeleri var. Neden endişeleri var? Hafter samimi değil, Hafter’i kurtarmaya yönelik adımları olduğunu düşünüyor, biz de böyle düşünüyoruz. Daha iki gün önce ülkenin yönetimine el koyduğunu ilan eden bir kişi, iki gün sonra nasıl bu noktaya geldi? Samimi mi? Samimi değil. Diğer taraftan zaman kazanmaya çalıştığını düşünüyoruz.
Aynı zamanda, Misrata ve Trablus’a tekrar saldırma hazırlığı içinde olduğu görülüyor. Ayrıca, tamam, ateşkes olsun da, ondan sonra siyasi süreçle ilgili bir yol haritası var mı, siyasi süreci hiç istemeyen Hafter’in ve destekçilerinin böyle bir haritası da yok. Ve bu konuda Ulusal Mutabakat Hükümetinin sonuç odaklı bir takvime dayalı yol haritasını görmek istiyorum, ondan sonra ateşkes olsun demesi son derece haklı bir talep. Ayrıca 2015 Suheyrat Anlaşması tarihindeki sınırlara ya da hatlara dönülsün talebi de son derece haklı bir talep.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Birleşmiş Milletlerin tanıdığı bir anlaşma değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, Birleşmiş Milletlerin BM Güvenlik Konseyinin 22-59 nolu kararıyla onayladığı bir anlaşmadan bahsediyoruz. Ve BM’de açık o güvenlik konseyi kararı esasen son derece net, sarih, bir taraftan bunu onaylıyor, diğer taraftan diyor ki, üye ülkelere devletlere sadece Ulusal Mutabakat Hükümetiyle diyalog içinde olun, diğerleriyle temasınızı kesin, temas kuramazsınız diyor. Yani Fransa’nın, Mısır’ın, Abu Dabi’nin yaptığı esasen BM Güvenlik Konseyi kararlarının hilafına BM Güvenlik Konseyinin Daimi üyesi Fransa’nın bu çok iyi bilmesi lazım. Konuyu Fransa’ya götürdük ama, burada şunu söylemeye çalışıyorum, Yani sınırların içinde yani çekilecek bölgede Sirte ve Cufra’da var ve buraların boşaltılması gerekiyor ve Ulusal Mutabakat Hükümetine meşru hükümete verilmesi gerekiyor ülkenin toprak bütünlüğü bakımından da önemli. Şimdi bu şartlar oluşursa bir ateşkes imzalayalım ve ondan sonra siyasi sürece gidelim diyor Ulusal Mutabakat Hükümeti. Biz de bunu Rus muhataplarımıza ilettik bir kağıt olarak, şimdi üzerinde çalışıyorlar önümüzdeki günlerde daha önce Bakan yardımcıları düzeyinde bir toplantı oldu, yine uzmanlar düzeyinde bir toplantı olacağını düşünüyoruz, planlıyoruz. Daha sonra Bakanlar düzeyinde bir araya geliriz. Yani biz Türkiye olarak ateşkesi istiyoruz, siyasi çözümün tek çözüm olduğuna inanıyoruz, başından beri de tavrımız bu yönden oldu. Ama diğer taraf tersini düşündüğünü için ve tersine hareket ettiği için de gerekli adımları sahada da masada da biz attık. Ve şu anda geldiğimiz noktada yine söylüyoruz ki siyasi çözüm tek çözümdür biz buna varız, ama ateşkes ve siyasi süreç için gerekli şartların da oluşması gerekiyor.
SUNUCU- Şimdi efendim, ateşkes için gerekli şartların oluşmasını hep konuşuyoruz Libya’yla ilgili pek çok ülkeyle de bu kapsamda diplomasi trafiği devam ediyor, Rusya’yla da görüşülüyor, az önce aktardınız. 2015’de imzalanan Suheyrat Anlaşmasından siz bahsettiniz, Türkiye’nin Libya’da belirlemek istediği çerçeveyle bu anlaşma tam olarak örtüşüyor diyebilir miyiz? Ve Rusya’nın bu çerçeveye yaklaşımı nasıl olur?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii bu anlaşma esasen Libya’nın birliğini, bütünlüğünü sağlayacak, ama o gün birlik bütünlük tüm kabileler ya da tüm taraflar arasında sağlanmadı, Hafter de buna katılmayanlardan bir tanesiydi. Daha sonraki süreçte bu anlaşma temelinde Hafter dahil o anlaşmaya katılmayanları da sürecin içine dahil etmek için çabalar sürdürülecek. Yani esasen bu anlaşma doğru bir anlaşma o günkü şartlarda, hedefi belli, Libya’da kalıcı bir ateşkes ve siyasi süreci tamamlayarak ülkedeki birliği, bütünlüğü toprak bütünlüğü dahil siyasi birliği sağlamaktır. Ama işte bu süreçte işte Hafter özellikle ikinci bir konferans bu anlaşmayı genişletmek için bir konferans daha düzenlenecekti hem diğer unsurlar, kabileler dahil onları dahil etmek için hem de biraz daha ilerletmek için genişletmek için anlaşmayı. Tam bu anlaşma konferans olacağı zaman Hafter saldırılarına başladı, Trablus’u kuşattı. Yani ben siyasi çözüm istemiyorum, askeri gücümle her şeyi ele geçeceğim ve diktatör askeri bir darbe yaparak diktatör bir şekilde ülkeyi ele geçireceğim dedi, ama istediğini tabii başaramadı. Dolayısıyla, o anlaşma genişletilebilir. Bundan sonraki süreçte esasen şartlar oluştuktan sonra yine bu anlaşma çerçevesinde ve BM Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde ülkenin seçime hazırlanması gerekiyor ve seçime hazırlandıktan sonra yeni bir anayasa, işte seçmen kaydı zaten yapıldı güncellenebilir ve tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra Libya halkı kime seçerse de ülkeyi o kişi ya da kişiler yönetmesi lazım.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Sayın Bakanım, şimdi Irak’ta benzer açıklamalarda bulunuyorsunuz toprak bütünlüğü, Suriye’de toprak bütünlüğü şimdi Libya için de aynı şeyleri söylediniz ama kimileri de diyor ki, işte Trablus’ta bir hükümet olsun, Bingazi’de bir hükümet olsun bölelim Libya’yı. Bu görüşlere ne dersiniz, Türkiye’nin görüşleri bu görüşü de tartışmaya değer bulur mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu görüşleri savunanlar esasen Libya’ya sadece çıkarları için giden ve gitmek isteyenlerdir, yani kısaca klasik bir tabir var ya böl, parçala, yönet. Tamamını ele geçiremiyorsak hiç olmazsa işte bu bölgede petrol rezervleri daha fazla, petrolün ihraç edildiği limanlarda burada. Hiç olmazsa buradan bölersek ve buradaki yönetim de bizim şu anda kontrolümüzün altında ve biz burada çıkarlarımızı kalıcı hale getiririz. Bazıları da tabii askeri olarak burada kalıcı olmak istiyor o nedenle bu şekilde şu anda siyasi olarak bölünmese bile, coğrafi olarak, fiziki olarak bölünmesi onların avantajına. Ama biz diyoruz ki bu çok tehlikelidir, yani bu şekilde Libya’ya istikrar gelmez. Libya istikrara kavuşmazsa isterseniz orada yani petrol için gidin, isterseniz askeri üs için gidin kesinlikle kalıcı olamazsanız ve sizin çıkarlarınız da orada,çıkarlarınızı da esasen beklentilerinizi de karşılayamazsınız. Çünkü istikrarın olmadığı bir ortamda burada herhangi bir başka bir faaliyetin yürütülmesi de mümkün değil. O nedenle o ülkelere de söylememiz lazım, Avrupa’ya da söylememiz lazım, yani anlatmaya devam ediyoruz. Buradaki bölünme ya da bu bölünmüşlüğün, çatışmaların devam etmesi güvenlik bakımından, istikrar bakımından, düzensiz göç bakımından ve ekonomik bakımdan özellikle de Avrupa’ya çok olumsuz etkileri olur. O nedenle bu farklı farklı planlarla ayrı ayrı politikalar gütmek yerine gelin birleşelim ülkenin birliğini beraberliğini tesis edici adımlar atalım.
SUNUCU- Şimdi efendim az önce sizde değindiniz Sirte bu ateşkes konuşmalarının, görüşmelerinin neresinde bulunuyor? Türkiye’nin Libya’yla yaptığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili anlaşmanın ardından denklem adeta baştan kuruldu, yazıldı ve pek çok değişiklik oldu, eşte Trablus’la ilgili önemli gelişmeler yaşandı. Şimdi Sirte Hafter’in kontrolünde ve Ulusal Mutabakat Hükümeti bunun değişmesini istiyor. Peki, bunun değiştirilmesi için bir operasyon beklemeli miyiz Sirte’yle ilgili olarak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Operasyon hazırlıkları var, ama şu an da masayı deniyoruz. Yani buradan Hafter ve Hafter’i destekleyen güçlerin çekilmesini deniyoruz. Buradan biraz önce 5+5 bu askeri komitede de 5+5 toplantısında yani Hafter tarafından da 5 yine Serrac tarafından da meşru hükümet tarafından da 5 kişi var askeri komitede ve bunun şartları görüşülüyor. Orada da zaten Serrac yönetimi meşru yönetim bunları net bir şekilde şart olarak öne sürüyor ve burada eski o 2015 hattına dönüldüğü zaman zaten hem Sirte hem Cufra’dan bunların çekilmesi gerekiyor. Bunun stratejik olarak neden önemli olduğunu da biraz önce anlattım. Buralarda özellikle Misrata ve Trablus’a saldırmak bakımından da ya da saldırılmaması bakımından da önemli şehirler dolayısıyla, buralardan çekilmeleri gerekiyor. Eğer buralardan çekilirlerse o zaman bir ateşkesi kabul ederim diyor Serrac Hükümeti.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- İyi niyet göstergesi de görmüş olacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İyi niyet göstergesi. Eğer çekilmez olmazsa da tabii ki askeri hazırlık zaten var nasıl Trablus’un kuşatılması kırıldıysa, nasıl sahada ilerletildiyse her türlü burada da kararlılığı göstereceklerdir, bu kararlılığı da zaten Trablus ziyaretimizde daha sonra Savunma Bakanımız Hulusi Paşa’nın da ziyaretinde bizler bu kararlılığı Libya tarafından da gördük, yani meşru hükümet tarafında. Temennimiz şudur ki, Buralar boşaltılsın ve ondan sonra siyasi sürece kalıcı bir ateşkese siyasi sürece gidilsin, ama bu ateşkesin bu sefer kılıcı ve bağlayıcı olması lazım. Yani kalıcı kağıt üzerinde yazabiliriz de kalıcı bir ateşkes deriz, fakat bu ateşkes bozulduğu zaman bunun bağlayıcı olması ateşkesi bozan tarafa müeyyidelerin uygulanması demektir. Bunların da mutlaka garanti altına alınması gerekiyor yeni bir ateşkes anlaşmasında.
SUNUCU- Daha önce yaşanan ateşkesin ihlali ilgili tabloların tekrar yaşanmaması için garanti altına.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şimdi siz dış politikayla, iç politikada çok malzeme yapılmasını sevmiyorsunuz, ama şunu sormak istiyorum, Daha öncesinde herkes Doğu Akdeniz’de bir biz yokuz açıklaması vardı iç politikada, ama şimdi biz Doğu Akdeniz’de yalnız mıyız sorusu geliyor akla? İtalya’ya ilişkilerimiz Libya konusunda, Doğu Akdeniz konusunda nasıl? Katar var, Malta var. Yine Libya’ya komşu ülkelerle görüşüldü, bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları da vardı Doğu Akdeniz’de biz bir oldubitti yapmak istemiyoruz herkesle paylaşabiliriz, ama bizim Doğu Akdeniz politikamız nasıldır efendim bir çerçevesine bakacak olursak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette dış politikanın iç politikaya alet edilmemesini şu bakımdan istemiyoruz, Yani dış politika milli bir politikadır, eksikliği, yanlışlığı olabilir yani biz her şeyin mükemmel olduğunu hiçbir zaman söylemedik ben şahsen kendim için bunu söylüyorum. Ama milli politikada siyasi kaygıları bir kenara bırakarak politika oluşturmamız lazım birlikte ve birlikte tüm muhalefetle beraber adımlar atmamız lazım. Şimdi Libya tezkeresinde muhalefeti bilgilendirmek için bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız beni siyasi partilere gönderdi ve o gün ne anlattıysak neler olacağını da olabileceğini de söyledik hepsi bugün gerçekleşti. Niçin tezkere gerekliydi, dengenin nasıl sağlanabileceğini ve ateşkes için neler bu adımların atılması gerektiğini muhalefete açık yüreklilikle anlattık, sordukları sorulara da net cevaplar verdik. Ama maalesef yüzde 100 haklı olsak bile Türkiye olarak Türk milletinin yüzde 100 çıkarına olsa bile bunu eleştiren, kabullenmeyen ve de yanlış mecralara çeken muhalefette siyasi partiler var. İşte benim de şahsen Dışişleri Bakanı olarak her türlü görüşe saygım var, ama siyasi görüşü de her türlü saygım var, ama kabullenemediğim nokta da bu. Bu yüzde 100 Türk milletinin yararınaysa burada birlik beraberlik içinde olmamız lazım. Doğu Akdeniz politikamız bizim son derece nettir. Libya politikamız da zaten biraz önce konuştuk. Libya’yla imzaladığımız bu deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesi yani kıta sahanlığının sınırlarının belirlenmesi anlaşmasıyla esasen biz çok büyük bir oyunu bozduk. Bugüne kadar özellikle 2004’ten bu yana bir taraftan Rum Kesimi tek taraflı sondajlar ve yine tüm uyarılarımıza rağmen diğer ülkelerle işte kıta sahanlığıyla ilgili ya da münhasır ekonomik bölgeyle ilgili anlaşmalar imzalaması. Yunanistan’ın aynı şekilde Türkiye’yi dışlayarak Mısır ve İsrail gibi ülkelerle müzakereleri sürdürmesi, yani Türkiye’yi tamamen ve özellikle bir önceki hükümet döneminde de İsrail’le, Mısır’la üçlü, Rum Kesimiyle dörtlü görüşmeler, müzakereler vesaire hepsi Türkiye’yi dışlamaya yönelikti. Zaten burada bunların niyetini de şu Sevilla haritasında görebiliyoruz her şey bununla başladı. Şimdi burada şu kırmızı harita Sevilla haritası Yunanistan’ın. Bu Sevilla haritası ne demek? Yani bunlar kırmızı alanlar Rum Kesimi ve Yunanistan’ın kıta sahanlığını içeriyor. Türkiye’yi ise Ege’de bakınız yok denecek görülmüyor bile Ege’de ve Akdeniz’de de biraz sağ olsun Antalya açıklarında biraz nefes alacak yer bırakmışlar. Yine Adana bölgesinde hemen hemen hiç yok yine buradan yok, yani denize inecek alan bırakmamışlar, bu esasen Yunanistan’ın ve Rum Kesiminin niyetini gösteriyor. Türkiye’yi buralara hapsedecekler, tüm sorunun başlangıcı bu haritada.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Bu haritanın İtalya tarafındaysa bambaşka bir tablo var efendim, şimdi orada tam ortadan çekmiş…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii İtalya hatta ortadan da hatta burada kıta sahanlığının adalardan başladığını iddia eden Yunanistan, İtalya’yla anlaşmada ise bu iddiasından vazgeçiyor, bizim tezimize geliyor esasen. En son imzaladığı daha önce kıta sahanlığı anlaşması imzalanmıştı 70’li yıllarda ve geçtiğimiz ay münhasır ekonomik bölge anlaşması bu balıkçılığı ilgilendiren özellikle. Orada da görüyoruz ki o iddialarından vazgeçmiş bizim tezimizi savunan noktaya gelmiş Yunanistan bu çok önemli. Diplomasi yoluyla, anlaşma yoluyla bir sorunu çözmesi bakımından da önemli, biz çünkü Yunanistan’a da hep bu yönde çağrılarda bulunuyoruz. Ama Türkiye’yle olan sorunun başlangıcı budur. Yunanistan’ın Mısır’la ve İsrail’le bu anlamda bir anlaşma imzalamamasının sebebi de aynı bize yönelik olduğu gibi maksimalist bir yaklaşım içinde olması.
SUNUCU- Dezavantajlı duruma düşecek eğer Yunanistan’la bu anlaşmayı yaparsa.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, kıta sahanlığından buradan başlatıyor.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Mısır’ın da kaybı olacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dolayısıyla, Mısır ve İsrail’e bir alan kalmıyor. Oysa bizim Libya’yla imzaladığımız anlaşmadan sonra Mısır’ın denizlerdeki alanı 50 bir kilometre daha artıyor, bu çok önemli bir avantaj Mısır için.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Mısır’da da tartışılan bir konu oldu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Zaten Mısır’ın o zaman imzalamamasının da sebebi bu. Yani Yunanistan şu maksimalist yaklaşımlardan vazgeçip hakça paylaşıma yanaşsa, Rum Kesimini de yine bu Kıbrıs etrafındaki hidrokarbon zenginliklerinden elde edilen gelirlerin Türk tarafıyla hakça paylaşımına ikna edebilse sorunların zaten yüzde 80’i çözülür. Ondan sonra otururuz kendi aramızda bunları konuşuruz geçmişte Ege’de bazı buna benzer yine anlaşmalar olmuş Yunanistan’la, yani kıta sahanlığıyla ilgili diyorum.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Türkiye’nin niyeti bu noktada net Sayın Cumhurbaşkanın ifadesi var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim niyetimiz de, biz sonuçta bu dışlama çabalarına karşı cevabımızı sahada ve masada verdik kendi çıkarlarımızı, haklarımızı ve Kıbrıs’ta da yine Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız. Ve önümüzdeki süreçte Libya’yla bu imzaladığımız mutabakat zaptı çerçevesinde de bu bölgelerde sismik araştırma ve sondaj çalışmalarını gerek Libya şirketleri, Libya’nın ulusal şirketi, gerekse İtalya olsun, İngiltere olsun, Amerika olsun, Rusya olsun üçüncü ülkelerin şirketleriyle hep birlikte burada sondaj ya da araştırma çalışmalarını yapmaya da hazırız. Biz paylaşmaya hazırız, ama bunlarda hazır olması gerekiyor.
SUNUCU- Süremiz de çok az kaldı Sayın Bakanım, ama siz hazır o konuya girmişken.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kapsamlı sorular sorduğunuz için detaylı cevaplar veriyorum.
SUNUCU- Evet. Mısır konusuna girmişken orayla da bir temas var mı bu kıta sahanlığıyla ilgili Yunanistan’la yaparsa eğer çünkü dezavantajlı olacak, Türkiye’yle olması halinde daha avantajlı olacak bir görüşme beklentisi var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu süreçte özellikle bizim de orada maslahatgüzarımız var ve Mısır’ında Ankara’da maslahatgüzarı var. Hatta Ankara’da maslahatgüzar Yunanistan’la müzakerelerde de o gün heyetin içinde olan bu konularda uzman olan bir arkadaşmış bizim arkadaşlarımızın söylediğine göre ve bu süreçte bu konularla ilgili bilgilendirme oldu görüş alışverişi de oldu işin doğrusu. Geçmişte de zaten genel anlamda Cumhurbaşkanımızın yine yetkilendirmesiyle Mısır Dışişleri Bakanıyla New York’ta BM marjından, diğer ortamlarda konuştuk, görüştük, Bakanlar düzeyinde zaten görüşme konusunda bir sıkıntımız yok Cumhurbaşkanımızın takdiri de bu yönde oldu. Sonuçta ama bu konuda uzmanlar düzeyinde görüş alışverişi oldu ve görüşlerimizin yani burada Mısır’ı bağlayıcı bir şey söylemek istemiyorum, ama bazı alanlarda özellikle Mısır’ın bu anlaşmayla beraber denizdeki alanlarının genişletildiği konusunda bir görüş ayrılığımızın olmadığını düşünüyorum.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Efendim, tabii süremiz de azalıyor ama şu soruları sormadan edemeyeceğiz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Buyurun lütfen.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Şimdi 15 Temmuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Benim sürem var da sizin tabii reklam vesaire diğer programlar.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Estağfurullah. Şöyle yapalım efendim, 15 Temmuz yıldönümü yaklaşıyor, ama bu süreçte çok etkin bir mücadele veren kurumlardan birisi Dışişleri Bakanlığı, çünkü artık yurt dışında da bu yapıya karşı sağlam bir şekilde durulması noktasında adımlar atılıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı, gerek Dışişleri Bakanlığı teşkilatının attığı adımlar, yaptığı operasyonlar vardı, verdiği cevaplar vardı, ama nasıl gidiyor FETÖ’yle mücadele?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- FETÖ’yle mücadelede kararlılığı kaybedersek çok şey kaybederiz, bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmemiz gerekiyor. Yani 15 Temmuz olalı işte 4 sene oldu dolayısıyla, içeride ve dışarıda önemli adımlar attık ve FETÖ’nün devlet kurumlarından temizlenmesi konusunda gereğini yaptık dersek yanılırız. Her gün FETÖ iltisaklı kişiler görüyorsunuz askerde de, yargıda da diğer kurumların içinde de emniyet dahil olabiliyor var, öyle sızmışlar ki var. Sonuçta bizim Bakanlığımızda da yine bu yıl içinde de yine FETÖ’dan dolayı uzaklaştırdığımız ya da yargı sürecine tabii olan kişiler oldu. Bu işte bylock ya da ankesörlü telefon kullanma sebebiyle bunların bazılarını geri çektik tutuklandılar, şu an da yargı süreci işliyor. Dışarıda da bunların faaliyetlerini durdurma konusunda çabamızı devam ettireceğiz, çünkü Türkiye’nin milli çıkarlarının hilafına faaliyet gösteriyorlar ve her yerde diğer Türkiye karşıtı lobilerle beraber işbirliği içindeler.
Diğer taraftan, Türk Bayrağının bu kişilerce kullanılmasına izin vermiyoruz. Ve okullar, dernekler dahil birçok ülkede bugüne kadar 40’a yakın ülkede bunlar kapatıldı, aynı şekilde kısmen ya da tamamen kapatıldı. Birçok kişi o ülkelerce sınır dışı edildi, yani Afrika’da olsun, Asya’da olsun, yine bazı ülkelerde. Bazı ülkelerden de yine Türkiye’ye sınır dışı oldu. Bu süreçte tabii istihbaratımızla yakın işbirliği içinde oluyoruz misyonlarımızla beraber, bazen yargı kararıyla, bazen de yine ülkeler arasında biliyorsunuz bu konularda anlaşmalar da var, yine istihbaratlar arasında da işbirliği var, bunlar tamamen uluslararası hukuka uygun bir şekilde gereken adımlar atılıyor, Türkiye’ye getirilip yargıya teslim ediyoruz. Diğer taraftan tabii…
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Bu Türkiye markasını kullanmalarının önüne geçtik mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çoğu yerde geçtik, yani çok yerde geçtik, bazı ülkelerde halen Türk işte iş adamları derneği gibi kullanıyorlar, çoğu yerde bunları kapattırdık, ama bazı yerlerde kullanıyorlar. Maalesef daha çok da Batı ülkelerinde kullanıyorlar, bilerek kullandırtıyorlar, izin veriyorlar ve destekliyorlar bu aşikâr.
Ama diğer taraftan, tabii özellikle okul konusu, okulla beraber tüm ülkelere girmişlerdi, Maarif Vakfımız çok sayıda ülkede okulları devraldı, ayrıca bugün Maarif Vakfının yeni okullarla beraber açtığı kendi okullarla beraber 333 sayısına da ulaştığını da söylemek isterim. Ve bugün 43 ülkede 40 bin öğrenciye Maarif Vakfımız eğitim veriyor, ki bu kısa sürede çok büyük bir başarı ve eğitim kalitesini de her geçen gün arttırıyorlar. Yani mücadeleyi her boyutla yapmamız lazım. Bazı ülkeler okulu kapatmak istiyorum ama, benim alternatifim yok diyor, çocuklarımızı verebilecek daha iyi okul yok diyor, o zaman işte Maarif Vakfını devreye sokuyoruz.
SUNUCU- Şimdi efendim, son soru zannediyorum vaktimiz itibarıyla ama, Türkiye ve tüm dünyanın artık gündeminde olan bir başka konu var, koronavirüs salgını ve tabii bu ülke ilişkilerini de yakından ilgilendiriyor, artık görüşmelerde ilk sırada yer alan başlıklardan biri.
Tabii yaz sezonundayız, turizm sezonu açıldı, seyahat kısıtlamaları var. Bu konularla ilgili bir gelişme yaşanır mı önümüzdeki günlerde? Özellikle Almanya için sormak istiyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, korona her şeyi değiştirdi, turizm konseptini de değiştirdi, korana sonrasında da her şeyin farklı olacağını biliyoruz, kendimizi de buna adapte ediyoruz, hazırlıyoruz, fırsatlar, sınamalar dâhil bu konularla ilgili çok konuştuk. Ama öncelikle bu güvenli ve sağlıklı turizmin önünü açmak için her türlü tedbirleri aldık, Turizm Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar ve Sağlık Bakanlığımızın desteklemesi ve bunların da tüm Türkiye’ye turist gönderen ülkeler nezdinde anlatılması konusunda Dışişleri Bakanlığı olarak hep birlikte çalışıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy gerçekten sektörün içinden gelen bir arkadaşımız, konulara hâkim ve vizyonu da çok iyi bir arkadaşımız. Birlikte yine ziyaretlerimiz oldu, görüşmelerimiz oldu, Almanya ziyareti bunlardan bir tanesi.
Ve biz ne yaptığımızı net bir şekilde anlattık. Türkiye’de tatilin nasıl güvenli ve sağlıklı olacağını, olası bir vaka durumunda nasıl yapılacağını ve tüm oteller dahil, hava alanları dahil, taşıma dahil, yani turizmin içinde olan sektörün sertifikasyona nasıl tabi tutulduğunu. Bunu da özellikle Alman, İngiliz ve Fransız şirketlerinin yaptığını Türk şirketlerinin yanında, bizim TÜRKAK da devrede biliyorsunuz. Türk Standartları Enstitüsü de işin içerisinde ve denetimin nasıl yapıldığını da anlattık, ama melese bu değil. Bakın rakamlar, veriler de ortada, bizim yaptığımız mücadele de ortada, herkes takdir ediyor, mesele siyasi. Yine Avrupa Birliği’nin aldığı kararın siyasi olduğunu örnekleriyle söyleyince, yine Alman dostlarımıza ve diğerlerine, bana şunu söylediler, içeriden size iyi bilgi vermişler. Oysa içeriden bilgi almaya gerek yok. Yani AB dışında hangi ülkelerin bu listeye dahil edildiğine baktığınız zaman, siz de baksanız hangi ülkeyi AB içinden hangi ülke istediği için bu listeye dahil edildiğini görebilirsiniz. Yani objektif kriterlerden uzak olduğu için biz sitem ediyoruz. Kimseye gidip yalvaracak da değiliz, ağlayacak da değiliz, ama bizim görevimiz de anlatmak, doğruları anlatmak, bilgilendirmek. Bu konuda gerekli tüm adımları attığımızı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ve bundan sonra da atacağız. Avrupa Birliği’nden ve Avrupa ülkelerinden de bu konuda olumlu adım bekliyoruz. Onların da çıkarına, böyle ucuz, yani verdiği fiyat ve aldığı hizmet bakımından ucuz diyorum, yani fiyatların da çok dipte olduğunu söylemek istemiyorum haksızlık olur, ama bu kaliteyi, bu fiyatı hiçbir yerde bulamazlar. Ayrıca bu kadar güvenceyi de hiçbir yerde bulamazlar.
Esasen Türk turizm sektörüyle Alman turizm sektörü birbirine girmiş. Antalya Havaalanını Fraport TAV’la beraber işletiyor. Antalya’da yüzlerce Alman oteli var, yani Alman şirketlerinin yönettiği otel var, çok sayıda tur şirketi var. Yani on binlerce kişi, yüz binlerce diyelim hatta, Almanya’da bu sektörde çalışıyor ve para kazanıyorlar. Dolayısıyla iç içe olan bir turizm sektöründe Almanların da siyasi değil bilimsel çerçevede karar vermesini istiyoruz. Bu konuda daha sonra açıklamalar da yaparım ama, Almanya’da da bize verilen sözler var, bu sözlerin de tutulmasını istiyoruz. Samimi görüşmelerimiz oldu, iyi görüşmelerimiz oldu, sonucu bekliyoruz.
Mesela İngiltere, aynı şekilde İsviçre bu konuda hassas değil mi? Kaldırdı. Yine Ukrayna kaldırdı, Macaristan kaldırdı ve tek tek ülkeler artık Türkiye’ye, Malta kaldırdı, o da AB üyesi, ülkeler tek tek biliyorsunuz Türkiye’ye yönelik bu uygulamaları kaldırmaya başladılar.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Son çok kısa bir soru. Neler söylersiniz Fransa’ya dair? Çünkü böyle bir tartışma oldu, Türkiye bir NATO müttefiki, tüm verileri açıkladı ama, Fransa özelinde var mı efendim değerlendirmeleriniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi gerçekten, yani Fransa’yla biz geçmişte Suriye konusunda çok iyi anlaşan bir ülkeydik, yani fikirdaş ülkeler içerisinde en fikirdaş iki ülkeydik Suriye konusunda. Ama ne zaman ki Fransa PKK, YPG’ye Suriye’yi bölmek için destek vermeye başlayınca görüş ayrılığımız ortaya çıktı ve Barış Pınarı Harekatıyla da bu görüş ayrılığımız keskinleşti, ama bizden kaynaklanan bir hata değil. NATO müttefikinin her şeyden önce NATO müttefiki olan Türkiye’nin güvenliği konusunda hassas olması gerekiyordu. Ama Fransa önce Kuzey Irak’ta referandum yoluyla bir Irak’ı bölmek istedi olmadı, sonra şimdi Suriye’de bir çaba içinde oldu, Barış Pınarı Harekatı bu planı suya düşürdü. Şimdi gayretlerini devam ettiriyorlar ama, başka yöntemlerle beraber sahadalar.
Diğer taraftan, yine Libya’da bir darbeciyi, yine bir bölücüyü desteklediler, orada da sahada kaybetmeye başlayınca Fransa rasyonellikten uzaklaştı, aklıselim bir devlet yerine duygusal, histerik tepkiler vermeye başladı. Bu da yetmedi, bu sefer önce NATO’ya şikâyet etti, ama yalan ve iftirayla bizi şikâyet etti. Şimdi insan biraz düşünür, bugün askeri faaliyetler olsun, havada, sivil havacılıkta, denizcilikte en küçük bir kilit atma dahi sisteme kaydediliyor. Ve böyle bir şeyin olmadığını biz tüm belgelerle askerlerimiz NATO’da anlattı ve oradaki Daimi Temsilcimiz Basat Beyle beraber yine anlattık. Ve NATO ne dedi? Fransa’nın iddiaları konusunda bir delil yok. Esasen Fransa doğruyu söylemedi demek istedi, ama diplomatik bir dil kullandı.
Şimdi NATO’da bir şey elde edemeyince, ayın 13’ünde, bugün ayın kaçı? Artık her gün çalıştığımız için…
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- 13’ü.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bugün işte Brüksel’de Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı var, bir hafta sonra da zirve var, buralarda şansını deniyor. NATO’dan bir şey elde edemedi, bizi AB’ye şikâyet ediyor. Oysa gel oturalım konuşalım, varsa meseleler çözelim, sen de bu bölücü faaliyetleri desteklemekten vazgeç, barış ve huzur için adımlar at ki aynı çizgiye gelelim, bizim yoksa Fransa’yla ikili düzeyde ne meselemiz olabilir?
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Çok çok teşekkür ediyoruz.
SUNUCU- Maalesef süremizin sonuna geldik, konuşacak çok başlık ve soracak çok soru var ama…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir sözümüz daha olsun.
SUNUCU- Çok çok teşekkür ediyoruz efendim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir sonraki sefere ben size misafir olurum.
SUNUCU- Çok seviniriz.
CENGİZHAN CEVAHİROĞLU- Peki inşallah. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’yla birlikteydik sevgili seyirciler, bu özel röportaja imza attık, bir başka özel röportajda buluşmak üzere mutlu günler efendim.
SUNUCU- Hoşça kalın.